7 Ekim 2012 Pazar


Karanlıktan, Aydınlığa mı?

Fenerbahçe ile Beşiktaş bugün Kadıköy’de son yılların en önemli maçlarından birine çıkacak. Lider Galatasaray’ın puan kaybettiği haftada iki takımda 3 puanı kazanmak isteyecek. 3 puandan önemlisi ise şampiyonluk yolunda rakiplerine gözdağı vermek olacak. Bir tarafta kaos içinde olan Fenerbahçe, diğer yanda son 2 maçını kaybeden “Feda” senesindeki Beşiktaş. Kim kazanır bilinmez ama çok keyifli bir derbinin bizi bekleyeceği kesin.

Derbi değerlendirmesine geçmeden önce Fenerbahçe’nin bulunduğu kaos ortamını anlayabilmek için kısaca Kasımpaşa ve Mönchengladbach karşılaşmalarını bir değerlendirelim.


Kasımpaşaspor Karşılaşması (KSP 2-0 FB)

Ligde ve Avrupa’da art arda darbeler yiyen Fenerbahçe’ye bir darbede Kasımpaşa’dan geldi. Hem de öyle bir darbe ki 8 yıldır kulüpte birçok rekora imza atan Alex’in takımdan gönderilmesine yol açtı. Alex Aykut Kocaman’ın meşhur rekorunu kıramadan bavullarını toplayıp Samandıra’yı terk etti.




Fenerbahçe’yi takip etmeyi ve hakkında yorumlar yapmayı çok sevdiğim için bu blog’u açtım. Ama ne var ki Fenerbahçe Futbol Takımı, hakkında yorumlar yapılamayacak maçlar çıkarıyor. Sahada hiçbir varlık göstermeyen adeta gezinen futbolcu grubunun kaleyi bulan tek şutunu yorumlamak inan ki bana çok ağır geliyor.

Bu başarısızlıkta şüphesiz ki futbolcuların payı büyük. Sahada yürüyen yabancı oyuncuları yine anlayabiliyorum ancak iyi Fenerbahçe’li olarak bilinen ve bu takım eskileri olan Volkan, Selçuk, Topuz, Gökhan bu görüntüye dur demek bir yana, onlarda bu gidişata katkı sağladılar. Takımın huzurunu bozan ve arkadaşları ile ilişkileri kötü olarak nitelendirilen Emre’nin, takımın iyiliği için arkadaşları ile kavga etmek uğruna bağırış ve çağırışları şimdi aranıyor.

Futbolcuların payı var ancak en büyük pay tabi ki takımın patronu Aykut Kocaman’da. Elindeki bu seçkin oyuncu grubunu kontrol edemeyen, ağırlığını koyaman Aykut Hoca, sahada yürüyen oyuncularına trip atmak yerine Yılmaz Vural gibi dövse Fenerbahçe bu noktalarda olmazdı. Şaka bir yana gidişata sert bir şekilde müdahale etmek yerine kulübesine yapışıp kalan ve futbolcularına küskün görüntü vermek şu noktada doğru olan davranış biçimi değil.

Maç sonunda Ali ve Aziz Yıldırım’ın soyunma odasına girip yaklaşık 1 buçuk saat görüşmenin yansımaları Fenerbahçe’nin bu  sezon kaderini çizecek gibi duruyor. Volkan’ın da değindiği gibi konuşulanlar yine lafta kalırsa Feenrbahçeliler için çok hüzünlü bir sene geçecek gibi.

Mönchengladbach Karşılaşması (MG 2 – 4 FB)

Kasımpaşaspor mücadelesinden sonra yapılan bir buçuk saatlik toplantının olumlu etkisi ilk maçta yani Almanya’da yansıdı. Aldığı 4-2 galibiyet bir yana, maçın büyük bir bölümünde isteğini gerçekleştiren bir Fenerbahçe vardı sahada. Hücumda yardımlaşan, savunmayı topu ayağa oynayarak yapan Fenerbahçe, özellikle Caner, Cristian ve Gökhan’ın güzel oyunu ile sonuca gitti.


Bu maç sonunda istatistiklere bakıldığında Fenerbahçe’nin Avrupa maçlarında Süper Lige nazaran daha golcü bir kimliğe ulaştığı görülüyor. Bu Avrupa’nın ne kadar ciddiye alındığının göstergesi, bu olumlu ancak toplantıda konuşulanların etkisinin sadece bu maçlık olabileceği ihtimali nedeniyle olumsuz görünen bir istatistik. Zira toplantıdan öncede Avrupa’yı daha ciddiye alan bir Fenerbahçe vardı.

Mönchengladbach karşısında Fenerbahçe sahada çok güzel yayıldı. Klasik 4’lü defansın önünde yer alan Meireles ve Topal, onların hemen önünde köprü görevi gören Cristian ve ileri üçlü Caner, Sow ve Kuyt. İleri 3’lü maçın büyük bir bölümünde top rakipteyken topun gerisine gelerek alanı daralttı ve bu sayede küçük ani presler ile top kazanmasını bildi Fenerbahçe. Aynı mesafe yakınlığının hücumda da gösteren Fenerbahçe iyi top yaptı ve tüm bunların sonucunda maçı kazandı. Her ne kadar 50 ile 70. Dakikalar arasında oyun üstünlüğünü kaybetse de maçın genelinde umut veren bir oyun sergiledi.

Beklerin sürekli özveri ile ileri çıkması hücum anlamında zenginlik yaratsa da ikinci golde olduğu gibi savunmada zaaflar yaratabiliyor. Fenerbahçe’nin yediği 2. Gol 3-1 önde olan deplasmanda oynayan bir takımın yememesi gereken türde bir goldü.

Grupta Limassol ile 2 kez karşılacak olan Fenerbahçe hem gruptan çıkabilmenin garantisini almak hem de ülke sıralamasında Türkiye’nin 12. sıradaki yerini sağlamlaştırmak adına büyük sorumluluklar düşüyor. Fenerbahçe bu maçtaki gibi oynadığı vakit zaten Limassol’un bir şansı yok.


Fenerbahçe - Beşiktaş

Milli maçlar nedeni ile bu maçın Pazar günü oynanacak olması şüphesiz ki Fenerbahçe için büyük bir dezavantaj. Ancak Maddi güce bakıldığında Fenerbahçe’nin Beşiktaş’a nazaran daha fazla rotasyon imkânı var. Bu nedenle bu durumu bahane etmemeli Fenerbahçeliler.

Fenerbahçe yorgun olacak. Ne kadar rotasyon yaparsanız yapın takımın en az yarısı sahada olacak. Oyuncu performanslarını da düşünürsek ne kadar rotasyon yapabilir bilemiyoruz. Almanya’da ilk 11'de görev almayan Mehmet Topuz, Krasiç, Stoch, Yobo belki Selçuk bu maçta ilk 11'de yer alabilir ancak Aykut Hoca risk alıp hemen hemen aynı 11'le çıkar diye düşünüyorum. Bence yanlış yapar. Hiç değişikliğe gitmese bile Sow mutlaka kenara çekilip Krasiç sağ kanada monte edilmeli. Benim beklentim o.

Bu sebeplerden ötürü Fenerbahçe ilk yarıda işi koparmaya bakmalı. İkinci yarı klasik bir Marsilya ve Galatasaray maçları senaryosu izleyebiliriz. Biraz da şansının yardımıyla Fenerbahçe maçı alabilir.



Beşiktaş, klasik 11’i ile maça çıkacak gibi görünüyor. Zaten alternatifli bir kadroya sahip değil. Orta 3’lüsü; koşan, mücadele eden, özverili oynayan ancak hücumda etkisiz Veli ve Necip ile takımın kalbi, hücumdaki olmazsa olmazı Fernandes olacak. Kanatlarda Olcay ve Holosko ileride Almeida olacaktır.

Beşiktaş bu maçı almak istiyorsa o her zamanki coşkulu oyununu oynamamalı. İlk yarı topun gerisine geçip alanı daraltmalı, topu ayağına aldığı zaman ise hızlı hücumla golü aramamalı. Top yapıp Fenerbahçe’yi yormalıdır. Unutulmamalıdır ki bu maçta Beşiktaş’ın en büyük kozu zaman olacaktır. Zaman geçtikçe Fenerbahçe yorulacak, baskı altına girecek, tempoyu yükseltemedikçe de panikleyecektir. Beşiktaş bunu değerlendirmeli.

Çözüm belli ancak Beşiktaş’ın kadro ve oyun yapısı buna müsait gibi görünmüyor. Veli ve Necip ile ani baskı ile top kapıp uzun oynayan bir ekip. Pas oyunu yapan bir ekip değil. Bu da Fenerbahçe’nin bir avantajı.

Fenerbahçe’nin orta sahasında Alex’in ayrılmasından sonra ekstra savunma yapacak bir isim oluştu. Şimdilik bu isim Cristian. Hücumda iken Fenerbahçe’de Topal Fernandes’e yakın oynayıp hızlı top kullanmasını engellemeli. Top rakipteyken ise Topal, Meireles ile birlikte görev bölgesine dönmeli bu görevi Cristian devralmalıdır. Bunu yapabilirse Fenerbahçe Beşiktaş’tan gol yemez. Duran toplar hariç tabi.

Geçirdikleri süreç bakımından bana kalırsa bugün birbirlerine denk gücü olan iki takımın mücadelesini izleyeceğiz. Tam bir satranç oyunu oynanacak. İki takımına orta saha üçlülerin performansları ve duran toplar sonucu belirleyecek diye düşünüyorum. Hakeme de iyi şanslar diliyorum.